İşte o mektup...
“Cumhurbaşkanım,
Dün akşam saatlerinde okuduğum, kim veya kimler tarafından yazıldığını bilmediğim sosyal medya üzerinden yayılmakta olan çağrıyı ben kısaltıp kişileştirerek size bir açık mektup olarak sunmaya karar verdim.
Ben size açık mektup yazmaya alışkınım ama dilerim bu üçüncü ve son mektubum olur çünkü aşağılanmaya, aptal yerine konmaya sabrın bittiği yerdeyiz!
Benim sabrım biterse benim dünyamda hiç bir şey değişmez, ben mütevekkil yapıda biriyim, hayatın yükünü de, bana yapılan haksızlıkları da sırtlanıp, isyan etmeden bu yaşıma kadar yürüdüm. Yine öyle yaparım. Ama bu günün gençleri benim kuşağım gibi değil.
GENÇLER HIRSLI, KIZGIN BİR KISMI UMUTSUZ
Aynı terbiyeyi almadılar, aynı eğitimi görmediler. Siyasi görüşleri ne olursa olsun, hırslı, kızgın ve benciller. Bir kısmı gerçekleşmeyecek beklentiler içinde, bir kısmı ise umutsuz! Dua edelim, onların sabrı tükenmesin. Çünkü onların delikanlılıklarını sömürerek onları bencil siyasetlere alet eden söylemler sonuçta büyük sorunlara yol açabilir ki düzeltmesi kolay olmaz.
Bizler, yani siz başta olmak üzere hepimiz çocuklarımıza savaşa bulaşmadan, cephelere bölünmeden, bu topraklar üstünde kardeşliğimizi yitirmeden huzur içinde ve hür yaşamanın mümkün olduğunu ispat etmeliyiz. Demokrasinin bir bayrak değiştirme rejimi olduğunu önce kendimiz içselleştirip, sonra onların içine sindirmeliyiz.
KİN NEFRET SÖZLERİYLE AYRIŞTIRILMAMALI
Kürt, Ermeni, Laz, Süryani, Sünni, Alevi, Yahudi, Hıristiyan, inançlı, inançsız bütün yurttaşlarımızla barış ve huzur içinde yaşayabileceğimizin mümkün oluğunu onlara göstermeliyiz. Özellikle gençler kin ve nefret sözleriyle ayrışmadan, onların öfkelerini dindirmeli, barış içinde bir ülkede yaşamayı umut etmelerini sağlamalıyız. Ömür biter ama umut hiç bitmez! İşte ben de bu mektubu az kalan ömrümde umudumu hâlâ diri tutmak adına yazıyorum.
HANGİ SUÇLARLA SUÇLANDIĞIMIZI BİLMİYORUZ
Şu anda ülkemin Cumhurbaşkanı sizsiniz. Başvuracağım merci de dolayısıyla sizsiniz. Hangi suçla suçlandığımızı bilmeden, darbeyle terörle hiç ilgimiz yokken yalan ihbarlarla, sahte delillerle işimizden, mesleğimizden atılmadan ya da uzun yıllara mahkûm edilmeden, keyfi kararlarla işimizin, emeğimizin elimizden alınmasına duçar kalmadan, kadın olduğumuz için hırpalanmadan, örtülü veya kısa etekli kadınlarız diye aşağılanmadan, en adi suçları işleyip sırf tarikat mensubu olunduğu için cezasız kalanlara katlanmadan, onurumuzla yaşamak istiyoruz. Hakkın, hukukun, adaletin hüküm sürdüğü bir ülke umut etmek istiyoruz.
Duyun bizi! Bizi duyun!
Ayşe Kulin”