Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle: Aslında oturup parlamento olarak hesaplaşmamız gerekiyor. Neyi doğru neyi yanlış yapıyoruz? Parlamento nedir, işlevi nedir? Demokrasi nedir, hukuk, hukukun üstünlüğü nedir? Bazen kısır tartışmalar içinde doğruları yeteri kadar yansıtamıyoruz birbirimize.
Oysa hepimiz insanız ve hepimizde vicdan var. Hiç kimse yoksulluğu, fakirliği istemez. Herkes ister ki her evde mutluluk olsun. Bazen irademizi, özgür irademizi kullanamaz noktaya geliyoruz. Kullanamadığımız için de baskılar ve etkiler altında kalarak maalesef parlamentonun olması gereken etkilerini başka yerlere deklare ediyoruz. Egemenlik yetkisini kim kullanacak? Demokrasi; ağır bedeller ödendikten sonra ‘egemenlik kayıtsız şartsız millete aittir’ diye ortaya çıkmış. Biz de onu yazmışız zaten. Diğer anayasalarda ve son anayasada da belirtilmiştir, egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
Bir kişi mi kullanacak millet adına. Bütün çağdaş demokrasilerde rejim ne olursa olsun yetki millet adına birbirini denetleyen üç organa verilir. Yasamanın görevi kanun yapmaktır. Yürütmenin görevi bizim yaptığımız kanunların amacına uygun olarak uygulamaya konulup konulmadığını denetlemek. Yargı organı da yürütmeyi ve bizi denetlemekle görevlidir. Dolayısıyla güçler dengesi oluşur. Bu yetki, egemenlik hakkının kullanılmasıyla ilgili gayet açık, egemenliğin kullanılması hiçbir kimseye, zümreye bırakılamaz.
"TBMM'NİN İTİBARI NE OLACAK?"
Milletvekilleri yürütme organından bilgi almak için yazılı soru önergesi verir. Sözlü soru yok, kalktı. Yazılı soru önergesi veriyoruz. Anayasaya göre yazılı soru önergelerine 15 gün içinde cevap verilmelidir. Milletvekili sana bir soruyu soruyorsa 15 gün içinde cevap vereceksin.
26. dönemde 15 gün içinde cevap verilen soru oranı %10.99. Yürütme organı diyor ki, ‘Ey milletvekilleri, ben sizi takmam, sizin sorularınıza cevap bile vermem. Şimdi ben sizin vicdanınıza sesleniyorum. Bu anayasayı sizler kabul etmediniz mi? Bir sorunuza yürütme organı tarafından cevap verilmiyorsa TBMM'nin itibarı ne olacak? Ben itiraz etmeliyim ama her partiden milletvekili de itiraz etmeli!
Bazı sorular olur ki 15 gün içinde cevap verilemeyebilir. O zaman ilgili bakanlık yazı yazıyor, bize biraz süre verin diye. Süre verilir, cevap verilir ama cevap gelmiyor. Bütçe dediğimiz olay ciddi bir olaydır. Parlamento bütçe hakkını kullanarak yürütmeye diyor ki, ‘şu kadar vergi toplayacaksın şu kadar harcama yapacaksın’. Senin sınırlarını bütçe kanunuyla çiziyorum. Yargı koyma yetkisi parlamentonundur. Madem öyle para alacaklar, borçlanma da yapabilirler. Borçlanmanın sınırlarını da parlamento belirliyor. Paranın nerelere harcandığını gelip burada bize anlatıyor.
"NORMALDE BURAYA SAYIN CUMHURBAŞKANI’NIN GELMESİ LAZIM"
Parlamentoya bugüne kadar, son düzenlemelere kadar bütçeyi TBMM'ye sunan kişi seçilmiş bir kişi. Arkasında milli irade var. Bugün buraya gelip bütçeyi sunan kişi devlet memuru. Hani biz demokrasi diyorduk, milli irade diyorduk. Normalde buraya Sayın Cumhurbaşkanı’nın gelmesi lazım. Kendi bütçesi. Gelip bütçeyi sunması lazım. Devlet memuru bütçeyi sunuyor. Sayın Erdoğan başka bir yerde konuşma yapıyor. Sizler vicdan sahibiyseniz buna dur demeniz lazım. Bu bütçe 82 milyonun bütçesi.
82 milyona hizmet götüreceksiniz, vergi toplayacaksınız ama bütçeyi bir devlet memuru sunacak. Ne diyoruz? Gazi meclis diyoruz. Parlamento Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e bile Başkomutanlık yetkisini 3 ay süreyle vermiştir. Atatürk Meclis'i yüceltiyor. Aradan o kadar zaman geçti, şimdi Meclis'e gelip bütçeyi sunacak seçilmiş bir kişi yok! Nerede milletin iradesine saygı? Diyoruz ki, atanmışların vesayeti olmaz. En çok şikayet eden AKP Grubu. Bu parlamentonun üzerinde hiçbir vesayeti hiçbirimizin kabul etmesi mümkün değil.
Aramızda görüş farklılıkları olabilir. Sorunlara farklı çözümler üretebiliriz ama vesayeti asla kabul edemeyiz. Rejimi değiştirdik. Eskiden Cumhurbaşkanı bir yere gittiğinde TBMM Başkanı temsil ederdi. Şimdi bir yere gittiği zaman kim temsil ediyor? Bir devlet memuru. Nerede milli irade? Bu da doğru değil. Parlamentonun başkanı milli iradeyle seçilmiş kişidir. Ne kadar vergi toplanacak,ne kadar harcama yapılacak.Parlamento bu yetkiyi yürütme organına verirken anayasal ve yasal sınırları dikkate alıyor.
Anayasanın bir maddesi var,merkezi yönetim bütçesiyle verilen ödenek harcanabilecek tutarın sınırını gösterir. 2018 yılı Sayıştay raporları. Sayıştay; TBMM'ye bağlıdır, TBMM adına bütçe harcamalarını denetler. Bizim verdiğimiz yetkiyi acaba yürütme organı doğru kullanıyor mu diye rapor yazar.
"63 BİN TL ÖDENEK ÜSTÜ HARCAMA TESPİT EDİLMİŞ"
2018 yılı merkezi yönetim hükümet bütçesiyle ilgili olarak 63.295.717.486 TL ödenek üstü harcama tespit edilmiş.Bu harcamaların onaylanması hususu yüce Meclis'e bırakılmıştır.Anayasaya sınır getirdi ödenek üstü harcama yapamazsın cezalandırılırsın diyor. Ben istediğim gibi para harcarım kimseye de hesap vermem diyorlar. Toplanan para fakir fukaranın parası, bu para nereye harcandı? Neden parlamentonun iradesi çöp sepetine atıldı? Sayıştay diyor ki ben ceza veremiyorum, saptadım ödenek üstü harcamayı takdiri size bırakıyorum diyor. Evinize gidip başınızı yastığa koyduğunuzda fakir fukarayı düşünün.
Bir olay olur. Bütçenin dışında bir ek ihtiyaç olur, borçlanma olur. Yüzde 2'yi aşmayacak şekilde ödenek üstü harcama yapılabilir. Kaç aşıldı, yüzde 7. Siz demeyecek misiniz, ne oluyor bize, bizim irademizi yok sayıyor yürütme organı? Bir başka garabete daha değinmek istiyorum. Madem samimi bir konuşma yapacağız. Kanun için dediler ki yürütme organı artık kanun tasarısı getirmeyecek. Dünyanın hiçbir ülkesinde milletvekilleri kanun hazırlamaz. Kanunu bürokratlar hazırlar. Türkiye Cumhuriyeti’nin şan ve şerefini korumak...
Sizin ağırınıza gitti mi bilmiyorum, benim çok ağırıma gitti. Trump'ın mektubu asla kabul edilemez! Bu benim ağırıma gidiyor, sizin de ağırınıza gitmesi lazım. Bu tür şeylere parlamento olarak karşı çıkmamız lazım. Beni üzen nokta tek bir cümlenin dahi çıkmamış olması. Türkiye’deki Amerikan Büyükelçisi ya da Amerika’dan Büyükelçi çağrılıp mektup derhal iade edilmeliydi.